Önce kendinle yüzleş, sonra feminizme yaklaş
Bu satırları kaleme alan bir diyetisyen adayı ve feminist bir kadın olarak bedenin, sağlığın, bakımın gündelik hayatta kimlerin omzunda taşındığını görerek büyüdüm. Ancak yalnızca kadın olduğum için değil; kendimi feminist mücadelede konumlandırdığım için bir süredir erkekliğe bakıyorum. Erkeklerin bu düzende nerede durduğunu, neyi sırtlandığını değil; neyi sırtlamadığını izliyorum. Ve artık şunu söylemek istiyorum: Erkeklik sadece kadınlara değil, erkeklere de zarar veriyor. Bu değişimin mümkün olabilmesi, erkeklerin önce kendileriyle samimi bir yüzleşme yaşamasıyla mümkün olabilir.
Feminist olmak rozet takmak değildir
Bugün birçok erkek, feminizmi desteklediğini iddia ediyor. “Ben de eşitlikten yanayım.” diyor. Ancak aynı erkek, evdeki bulaşık yığınının ortasında “yardım etmekten” söz ediyor. Aynı erkek, duygularını ifade edememeyi güçlü olmakla karıştırıyor. Mehmet Bozok’un Soru ve Cevaplarla Erkeklikler kitabında da vurguladığı gibi: Erkeklik, doğuştan gelmiyor; toplumsal olarak öğretiliyor ve yeniden üretiliyor. Erkekler, feminist olabilmek için önce bu öğretileri sorgulamaya ve dönüştürmeye niyet etmeli.
Feminist olmak, eşine destek vermek değil. Bu, zaten yapılması gerekeni yapmaktır. Feminist olmak, kendine dönüp sistemin sana sunduğu ayrıcalıkların listesini dürüstçe yazmakla başlar. “Ben bu ayrıcalıklarla ne yaptım? Neleri görmezden geldim? Neye ses çıkarmadım?” diye sorabilmektir.

Erkeklik performansı: Güçlü olmak mı, sessiz kalmak mı?
Toplum erkeklere çok şey öğretiyor: “Ağlama”, “Korkma”, “Hükmet”, “Yönet”, “Koruyucu ol”, “Şefkatli olma.” Bu durum; sadece kadınlar için bir baskı değil, erkekler için de bir hapishane. Duygularını bastıran, sürekli güçlü olmak zorunda hisseden, sevgi dilinden uzaklaşmış bir erkek algısı üretiyor bu sistem. Ve çoğu erkek, bu davranış kalıplarını ‘doğal’ sanıyor. Oysa bunlar, toplum tarafından öğretilmiş ve dayatılmış rollerden ibaret.
Bozok’un dediği gibi, bu “doğal” sanılan erkeklik, aslında öğrenilmiş bir performans. Erkek olmak, erkek rolünü oynamak zorunda kalmak demek. Bu rol de hem kadınlara hem erkeklere zarar veriyor. Kadınlar eziliyor, erkekler yalnızlaşıyor. Ve bu sistem hepimizi kendimizden uzaklaştırıyor.
Yüzleşmeden değişim gelmez: Feminist erkeklik
Açık olan şu: Erkeklerin değişmesi gerekiyor. Ancak bu değişim, kadınların baskısıyla değil; erkeklerin içsel bir farkındalıkla harekete geçmesiyle mümkün. Çünkü bu alan bir destek değil, doğrudan sorumluluk alanıdır. Kadınların yıllardır sırtında taşıdığı yükün sadece farkına varmak yetmez; o yükü hafifletmek için önce kendi konforunu terk etmek gerekir.
Yüzleşme acıtır. Ama dönüşüm burada başlar. Kendini “iyi erkek” olarak görmekle değil; kendini sorgulayarak, sustuklarına kulak vererek, suya sabuna dokunarak başlar. Feminist erkeklik budur: Sessiz kalmamak, yüzünü dönmek ve sorumluluğu almaktır.

Erkeklikten vazgeçmeden insanlaşamazsınız!
Bir feminist olarak erkeklerden beklentim destek değil, değişim. Alkış değil, eylem. Kadınların sırtındaki bu eşitsizliği, yalnızca erkeklerin omzundan kaldırarak yaratmak mümkün değildir. Eşitlik, erkeklerin de taşın altına elini koymasıyla mümkün olur. Ama önce: Suskunluğunu boz, dilini değiştir, öfkeni eğit, kendinle yüzleş.
Feminist mücadele sadece kadınların değil, hepimizin özgürleşme hayali olarak var olmaktadır. Ve bu hayal, ancak erkeklerin kendilerine dönüp “Bu bana ne öğretti, ben bu sisteme ne öğretiyorum?” diye sormasıyla gerçekleşebilir.

Ben Betül. Kendini feminist mücadele içinde konumlandıran bir kadın olarak beden, sağlık, bakım ve adalet üzerine düşünüyorum. Bu yazıyı erkekleri hedef almak için değil; okuyan erkeklerin kendilerine dair bir şey bulabilmesi için, “beni anlatıyor” diyebilmesi için kaleme aldım.
Eğer bir erkeksen ve bu yazıda kendini bulduysan bu senin suçun değil, sorumluluğun. Eğer bir kadınsan ve “evet, tam olarak bunu yaşıyoruz” diyorsan, yalnız değilsin. Yazmak benim için bir eylem. Okumak ise senin eyleminse, şimdi harekete geçme sırası sende.
Kaynak:
Bozok, M. (2011). Soru ve cevaplarla erkeklikler. SOGEP Yayınları.